MIME-Version: 1.0 Content-Location: file:///C:/9157A2A9/probiyotik_ve_digerleri.htm Content-Transfer-Encoding: quoted-printable Content-Type: text/html; charset="us-ascii"
Süpermarketten
aldığınız meyveli yoğurdun içinde
gerçektende meyvelerin olduğuna inanmıyorsunuz değil
mi? Çilek, fındık, kayısı, şeftali
aromalı yoğurtlar.... Hiç den=
ediniz
mi meyveleri rondo’dan geçiri=
51;te
yoğurtla karıştırmayı? Bu şekilde hiç=
;bir
zaman marketteki gibi yoğurt elde edemezsiniz. Gerçek
yoğurdun tadının önüne hiçbir zaman
geçemezler ve o derece mükemmel karışamazlar. Ama
satıcılarda yalan söylemiyorlar ki, “doğala
özdeş aroma” deniyor. Peki gerçektende doğal mı? Hi&ccedi=
l;bir
zaman doğala özdeş çilek aromas=
ı
çilekten yapılmıyor. Bu çok pahalı olurdu ve
çok zahmetli. Doğal kelimesini kanunen kullanabilmeniz
için aromanın doğada olmas=
05;
gerekir. Ama illaki çilekte olması gerekmez. Peki
bu doğada üretilen meyve aromalarına yakın aromalar=
305;
nerden alıyor gıda sektörü. Tabii ki bakteri, mantar =
ve
benzeri küçük organizmaları devasa tanklarda
üretip fermentasyon sistemi ile elde
ediyorlar. Bu şekilde 1 kilo şeftali aromas=
ının
maliyeti 20000 dolardan 1200 dolara düşüyor ve tadı da
daha keskinleştirilebiliyor. =
Size
meyve aromalarının üreticilerini
tanıştırayım • Şefta=
li aroması =3D Sporobolomyces=
odorus (mantar) Gıda
sektörü avkatları fazla mesai
yapmış olmalılar, bu mikropları doğal olarak kan=
una
kabul ettirebilmek için. Saf tüketici doğal meyve aroması yediğini düşüne koy=
sun
sektör altın çağını yaşıyor.
Özdeş, aynısı demek değildir !!
Sadece o gibi tadı var anlamındadır. Kopyası, benzeri
demektir. Ama aslında çok farklı bir şey olabilir. =
Bu sadece yoğ=
urtta
değil her gıda da kullanırlar bilir. S=
alamdan
tutunda balık tadına kadar. Her doğal maddenin
kopyasını yapabilmeyi başaran kimyagerlere tebrikler. Temel
tatlar hariç (acı,tatlı,tuzlu=
,ekşi)
her tat koku organımızla algılarız. Yanı
aslında burnumuzla yeriz. Nezle olduğumuzda her şeyin
tadı o yüzden silik alınır. Bu fizyolojik
özelliğimizde kendi avantajlarına kullanan kimyagerler ve
üretici firmalar tatlarla istedikleri oyunu oynayabiliyorlar. Ö=
zdeş
sentetik olarak üretilebilen anlamına gelebilir. Sentetikte,
doğada olan maddelerin lâboratuarda kimyasal olarak
işlenmesinden oluşabilir. Yalnız bir tat oluşturmak
isterken karışımdaki bazı maddeler zıt veya
başka tatlar oluşturabilirler. O zaman asıl istenen tad=
05;
alamazsınız. O zaman ya bu iki belirgin tadın olduğu =
bir
ürüne koyarsınız ki “doğal” kabul
edilsin (baharatlı sürme peynirler gibi) ya=
da
başka kimyasallar ile istenmeyen tadı oluşturan maddeyi
baskılarsınız. Tabi ki kimyasal ürünler
çorbası elde etmiş olursunuz. DİKKAT !! : Yani bir aroma bir&c=
cedil;ok
maddenin birleşmesinden oluşur. Parfüm gibi. Önemli o=
lan
sonuçtaki alınan koku ve tattır (tat da kokudur
demiştik). O halde demek ki üreticilerde birçok maddeyi
karıştırırlarsa aslında doğayı taklit
etmiş olurlar. Yani “doğal” ürün yaparlar=
. Örneğin =
gerçek
kahvede hayvan idrarı, közlenmiş balık
parçaları, baharat kırıntıları eklenebili=
r.
Her şey gerçek tat için. Gıda
sektörünün karşısında sonsuz bir imkan vardır. Bu imkanı=
;
her şekilde kullanırlar. Bu kimya çorbasının u=
zun
vadede insan organizmasına etkilerini gösteren bir
araştırma henüz yoktur. Kutuda uyumlu ve etkileşime
girmeyen bu maddelerin bünyemizdeki etkileşimleri henüz
bilinmemektedir veya söylenmemektedir. Yediğiniz gıdalara
dikkat edin ve “içindekiler” kısmına
güvenmeyin. Fizyoterapist =
Oğuzhan Söylemez |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
=
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
=
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
ASİT – BAZ DENGESİ Hayatımı=
z bir
denge üzerinedir. Hareket ve dinlenme, huzursuzluk ve huzur,
hüzün ve mutluluk, yemek ve yediklerimizi yakmak gibi. Peki bu dengenin bozulması bizi hasta edebilir =
mi?
Sürekli bünyemize aldığımız gıdalar=
05;n
her zaman etkin kullanılamadığı ve
atılamadığını düşündünüz
mü hiç? Hepimiz
farklıyız ve özeliz. Her birimizin bünyesinde ufak
bazı işlevsel farklılıklar olabilir.
Bazılarımız tuzu bazılarımız şekeri ve
yağı iyi kullanamaya bilir ve bünyesine zarar verir. Her
bünyede bu rakamlar aynı olacak ve her birimiz aynı ş=
ekilde
tepki göstereceğiz diye bir şey söz konusu olamaz . Her birimiz sindirim sonucu oluşan asi=
t ve
bazik maddelere aynı derece de tepki gösterebiliriz. Kimimiz
bünyemizde atamadığımız ve biriktirmek zorunda
kaldığımız atık asidik maddelere daha az baz=
5;larımız
daha çok tepki gösteririz. Hücrelerimizin içindek=
i ve
dışındaki ortamın tam bir asit ba=
z
dengesinde olması gerekmektedir ki yaşamsal
fonksiyonlarını sürdürebilsinler. Hücrelerimizin=
her
biri su havuzunda yüzer gibidir. Bu havuzdan hücrelere
ihtiyacı olan oksijen ve gıdalar gönderilir ve atık
maddeler uzaklaştırılır. Örneğin =
sigara
kullanmayan biri sigara dumanı dolu olan bir kahvede nasıl rahat
nefes alamaz ise hücrelerde asidik artık maddelerden rahat edem=
ez.
Peki hangimizin aklına geldi ki depresyon, nezle, romatizma, diş
çürüğü, ekzema,
saç dökülmesi, konsantrasyon
eksikliği ve kondisyon kaybından asit baz dengesindeki bozukluk
sebep olabilsin. Aşırı asit ortam her canlıyı te=
hdit
eder. Ve biz bu aasidi her an bünyemizde
üretiyoruz, gıdalarla bünyemize alıyoruz. Peki aynı hızda atabiliyor muyuz? Kitap
üzerinde evet ancak gerçek yaşamda ideal koşullar
olmamaktadır. O halde biriken artık maddeleri nereye
depolamalı? Yıllar içinde oluşan birikimin nelere s=
ebep
olabileceğini düşünebiliyor musunuz? “
Sağlık için mi çabalıyorsun, o zaman sana bir
sorum var. Hastalığının kaynağına bulmaya
hazır mısın? Ancak o zaman sana yardım
edebilirim.”HİPOKRAT Örnek olaylar= ; 1- 49 yaşında kadın; depresif, uy= ku hali, kondüyon kaybı, ayak ve eller= de his kaybı, eklem ağrıları, diş çürükleri ve diş eti hassasiyeti, tırnaklar kırılgan, sinirlilik ve uyku problemleri. Günlük beslenmesi; asit birikmiş bir bünyenin tepkilerini gösteren kadının beslenme alışkanlığında salata,sebze, patates, makarna, pirinç, peyni= r, et, çilek ve turunçgiller gibi asidik meyveler, ve bol bol yoğurt. Ayrıca bol kahve içmek= tedir. Tavsiye edilen beslenme; daha bol baz iç= ;eren gıdalar yemesi ve bol su içmesi. 2 ay sonra kadının= şikayetlerinin tümünde belirgin bir düşme ve kayıp gözlenmiştir. Daha rahat uyur ve dinlenir olmuştur, tırnakları kolay kırılmaz, neşesi gelir, diş sağlığı düzelir, eli= ve ayakları üşümez. 4 ay sonra ise çok daha rahat= lamıştır ve hayata umutla bakar olmuştur. 2- 68 yaşında kadın; eklemlerinde ve omurgasında ağrılar yıldan yıla artmaktadır. Merdiven çıkmakta bile zorlanmaya başlamıştır. Siyatik sorunlarından zaman zaman bakıma muhtaç hale gelmektedir. <= o:p> Diş
eti kanamaları ve diş sallanmaları. Diş doktoru yeni bir
diş önermektedir. Günlük beslenmesi; Beyaz ekmek, mak=
arna,
mısır gevreği, şeker, çikolata ve asidik meyve=
ler.
Ayrıca bol kahve içmektedir. Tavsiye edilen beslenme; Kahve ve
çay bırakılmış, çikolata terk
edilmiştir. Düzenli deniz tuzu almaktadır ve bazik gı=
da
tüketimini artırmıştır. Yeni beslenme
alışkanlığından 1 ay sonra merdiven
çıkar hale gelmiştir. Bir yık sonra ise şikayeti kalmamıştır ve diş=
leri
halen sağlamdır. 3- çocuk 6 yaşında; 1 ayd=
5;r
kronik grip vakası yaşamaktadır. Diş
çürükleri, tırnakları kırılgandı=
;r,
kendini hep yorgun ve enerjisiz hissetmektedir. Günlük beslenme;
hamur işi ve mısır gevreği fazla tüketmektedir.
Bunlarla beraber taze meyve yemektedir ve buda sindirimi olumsuz etkiler.
Tavsiye edilen beslenme; fazla meyve ve gevrek tüketimini azaltmal=
305;
ve ayrı zamanlarda yemelidir. Sebze ve patates yemeli ve toksin atan
bitki çayları içmelidir. Bu uygulamadan 5 gün son=
ra
gribi bitmiştir. Bir bitkinin yerini
değiştirdiğimizde solduğu zaman acaba yerini mi
beğenmedi diye sorarız kendimize. Acaba toprağımı
iyi değil, hastalık mı var, güneşimi az gör=
üyor
veya suyumu çok yada az geldi? Evet gerçekte de bitkiyi olumsuz etkileyen
etkenleri düzelttiğimizde tekrar kendine gelecektir. Peki ya
hücrelerimizi çevreleyen ortamın uygunsuz olması
hücrelerimizi nasıl etkiler ? Hasta
edebilir mi? Kesinlikle evet.... Hücreler=
imizin
beğenmediği ortamdan kalkıp gitme gibi bir olanağ=
5;
yoktur. Mecbur o ortama ayak uyduracaktır uyduramadığı
derecede bir ortam oluşmuş ise sağlığı ve
işleyişi bozulacaktır. Vücut sıvıları
sürekli olarak yoğun atık ve yabancı madde bombard=
05;manına
tutulursa bir süre sonra bu hücreleri ve organları zorlama=
ya
başlar. Bünyenin etkisiz hale getirebileceğinden ve
atabileceğinden fazla toksin madde birikimi bünyemizi canlı
hücreler için sağlıklı bir ortam olmaktan
çıkaracaktır. Kumun dişlilere verdiği zarar gi=
bi
asit artıklarda hücrelere ve eklemlere zarar vermeye
başlıyor. Her türlü tedavide hücre
ortamının dengesi gözetilmelidir. “ Bünyemize
aldığımız gıdalar ve içecekler vücut
sıvılarımızın birbirine oranını
ayarlar” HİPOKRAT Bir limonu
ısırdığımızda nasıl gözlerimiz
yaşarır, ağzımız gerilir ve tükürü=
;k
salgılarız. Tükürük ile asidi dengelemeye
çalışırız aslında. Benzer bir asit sald=
305;rısına
da hücrelerimiz maruz kalabiliyor. Bu etkiden temizlikte
faydalanıyoruz. Tuz ruhu, klorak gibi as=
it
maddelerle kireci ve kirleri çözüyoruz. Mermer yüze=
ye
bile nasıl eritici bir etki edebilmektedirler. Belli oranlarda asit
gereklidir bünyemizde. Fakat günümüz beslenme adetler=
inde
ve gıdalarında bu asit oranı tolere=
span>
edilebilir sınırın çok üstüne
çıkmaktadır. Bu asitlerin oranına ve konsantrasyonuna
bağıdır. PH olarak tanımlanan asit baz
oranında 7 ortadır. O-7 arası a=
sidik,
7-14 arası ise baziktir. Fizyoterapist Oğuzhan
Söylemez. |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
=
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
BAZI GIDA ve KOZMETİK
ÜRÜNLERİNDE BULUNABİLEN
İşaretsiz
" siyah " E numaraları helal kabul edilen katkılar=
05;
gösterir. "
kırmızı " E numaraları sağlık iç=
;in
tehlikeli katkıları gösterir. " ** "
işaretleri kesin hayvan (çoğunlukla domuz) kökenli
katkıları gösterir.(haram) " * " Bi=
tkisel
veya hayvansal kökenli olabilir. Alkolle muamele edilmiş veya
edilmemiş olabilir.Bu sebeple
(şüpheli) kabul edilen katkıları gösterir. Kaynak: animal-ingredients.hypermart.net www.foodag.com ve
www.muslimconsumergroup.com HACSG (Hiperaktif
çocukları destekleme grubu),www.ifanca.org, www.<=
span
class=3DSpellE>ehalalfood.com, www.eathalal=
span>.com,
www.whatisinit.com, www.=
halalpak.com
internet sayfalarından faydalanılmıştır. |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
=
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
=
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Probiyotik=
span> Yoğurtlar Sindirim isteminde
alkol, stres, dengesiz ve yetersiz beslenme, diyet ve diğer sebeblerden sorunu olan insanlar uzun süredir =
mucizevi bir ürün bekliyordu. Böyle b=
ir
ürünün çok satması sürpriz olmayacakt=
5;
ve öyle de oldu. Ancak yaşam düzeninizi
değiştirmedikten sonra hiçbir mucize=
vi
ürün yoktur ve tarih boyunca da olmamıştır.
İnsanın bağırsaklarındaki kiracıları
(bakteriler, mikroplar, mantarlar) modern bilimin daha henüz
çözemediği gizemlerden birisidir. Her insanda
sayıları ve çeşitleri farklıdır,
karışımları da öyle. Milyarlarca yabanc=
ı
organizma simbiyoz içinde, yani bizden
beslenebilirler ama bize de ihtiyacımız olan bazı
ürünlerini vermek kaydıyla (vitamin K gibi) , bizimle bera=
ber
yaşamaktadırlar. Aynı zamanda ilginçtir ki yabanc=
305;
bakteri ve mikropların öldürülmesinde en ön
sırada yer alırlar. Bizi savunurlar. Ama kendini tanrı gibi
hisseden insanoğlu bu dengeli sistemide
etkilemeye ve yönlendirmeye çalışmak istemektedir. =
Bağırsaklaımıza kendi
istediğimiz türleri yerleştirmek ile ilgili sayıs=
5;z
deney avrdır. Ama her defasında olu=
msuz
sonuç vermiştir. Varolan misafirl=
erimiz
başka türleri istememektedir ve yok etmektedirler. O yüzden
Prof. Michael Teuber (Z&=
uuml;rih
teknik fakültesi – İsviçre) sağlıklı
bir insanın bağırsak sistemini yönlendirmemiz
hiçbir zaman mümkün olmayabilir demektedir. Ancak gı=
;da
sektörü bu gibi açıklamaları kabul etmemektedir
tabii ki. Kendi bakterilerini
besleyecek oligofruktozları yeteri kadar
verdiğimiz sürece bağırsağa ulaşabilirler v=
e orada
kalabilirler demektedir. Çünkü oraya ulaşıncaya
kadar gıdaları eksiktir ve o yüzden hayatta
kalamamaktadır denmektedir. Şimdilik sorun
çözülmüş gibi görünmektedir (U Gabathuler <=
span
class=3DSpellE>Trendige Bazilen 1997)<=
/span>.
Yeteri kadar çok ve düzenli probiyotik=
span>
yoğurt yerseniz içindeki bakterileri ve onları besleyecek
gıdayı da yemiş oluyorsunuz. Yani sorununuzu
hayatınızın içinde arayıp çözmekte=
nse
dışardan başkalarının sizin yerinize sizi
iyileştirmelerini kabul ediyorsunuz demektir. Buda her zaman kendi
iradesini başkasına teslim eden insanlara ne olduysa size de
benzerinin olmasını onaylamanız anlamına gelmektedir.=
Fransız
araştırmacılar bu gerçeği
araştırmışlar ve şu sonucu b=
ulmuşlardır
; Probiyotik yoğurt yendiği =
zaman
içindeki organizmalar bağırsaklara yerleşmekte ve
düzenli tüketimde çoğalmaktadırlar. Ancak
yoğurdun bırakılması üzerine derhal azalmaktalar=
ve
yok olmaktadırlar. Ancak yoğrutla
birlikte verilen bakteri cinsi ne ise , o cins
kendine en yakın cinsi yok etmektedir. Yani do=
287;al
olarak olması gereken bakterilerimizi. Bunlarda genellikle Probiyotikler İ=
;mmun
aktivatörleridir ve bizi korumazlar
. Sadece bizim savunma sistemimizi alarm durumuna sokup bizim
kendimizi belli bir süre daha güçlü
savunmamızı sağlarlar. Ama aynı etkiyi meditasyonla
bile sağlayabilirsiniz. Bu konuyu İmmun aktivatörleri yazımda
açıkladım. Peki bu
ürünleri genelde savunma sistemi zayıf kişiler
tükettiği bir geçektir. Savunma sistemi
zayıf kişilerin bağırsaklarından yabancı
organizmaların kana ve iç organlara bulaşabileceğin=
in
de bir gerçek olduğunu biliyormuydunuz=
span>.
Özellikle (üretici açıklamalarına göre) bu
yabancı bakterilerin salgi bezlerine
yapışabileceğini biliyormuydunuz. Bu
demek oluyor ki , eğer önleyemezseni=
z,
tüm vücudunuzu sarabilecek bir enfeksiyon ile karşıkarşıyasınız.
(Deutsche Molkerei Zeitng 1997)=
span>
O halde o kadar da sağlık bir ürün olup
olmadığını satın alırken bir daha dü=
351;ünün
isterseniz. Başka bir gerçeği daha hatırlatayı=
m.
Mide asidinde bu bakterilerin ölmesi ve bun dan<=
/span>
dolayı dozun yeteri kadar yüksek olması gerektiği. Ya=
ni 1
mililitre yoğurtta 1 milyon organizma olmalı ki
bağırsaklara yeteri kadar canlı organizma ulaşabilsin=
. Bunun için
İsviçre de yapılan bir araştırmaya göre 6=
probiyotikin ; Bir geç bil= im öğrencisininde aklına takılmış olması gerek ki aynı sonuca oda rastlamış. 2 probiyotik yoğurd= un sadece birinde yeteri kadar bakteri olduğunu ispatlamış. <= em>(Jugend Forscht 2000) Peki neden yeteri kadar b= akteri yok. Çünkü yogurdun içindeki bakteriler dışkılardan ve vajinal sıvılardan alınarak çoğaltılmakta. Yani sıcak ve nemli ortamı sevmektedirler. Buzdolabında günlerce saklanması için yaratılmamışlardır. Marketten alırken orada günlerce soğuk yoğurt içinde kalmaktadırlar. B= irde bizim dolabımızda yaşam savaşı vermektedirler. <= o:p> Lütfen bizlere
sunulan her ürünü sorgulamadan kabul etmeyelim. Okuyal=
5;m
ve araştıralım. Sindirim sorununuzu yaratan etkenleri orta=
dan
kaldırmadan hemen dışardan mucizevi
ürünlere saldırmayınız. Bu sadece bazı
insanları daha da zengin eder. Fizyoterapist Oğuzhan Söylemez |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
=
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
=
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Yanıl=
gı: Meyve suyu
küçük büyük herkes için iyidir !!! Bu tip yanlı&=
#351;
düşünce kalıplarını doğru
gerçeklere dayandırarak oluşturuyorlar. Nasılmı?
Meyveler iyidir , o halde meyve suları da
iyidir. Ve de bir bardak suda birçok meyvenin suyu olduğuna
göre daha da iyidir. YANLIŞ!! Ama kimse bu teori=
yi
sorgulamayı bile düşünemez. Peki<=
/span>
portakal suyunun ve limongillerin kanser, şeker
hastalığı, kal damar hastalıkları, kemik erimesi,
kireçlenme gibi hastalıkları yapmada yardımcı =
rol
oynadıklarını söylersek ne dersiniz. Limon asidi ve
vitamin C bağırsaktan demir emilimini
arttırdığını ve yukarıdaki hastalıklar=
ın
hepsinde hücrelerde yoğun bir demir oranın olduğunu
söylesek. Portakal
ve limon sularının içimi son 50 yılda 4 kat
arttığını ve buna paralel bu hastalıklarında
büyük bir hızla arttığını biliyor
muydunuz. (Biochemical and Molecular medicine 1995=
) Örneğin sigara
içmeyenlerde akciğer kanseri oranı
araştırmasında beslenmenin rolü
araştırıldığında sürpriz bir sonu&cced=
il;
yakalanmış. Portakal suyu ve limongiller tüketme oranı
ile akciğer kanserine yakalanma oranındaki artış
paraleldir. (American
journal of Epidemiology<=
/span>
1996) Başka bir örnek daha, böbrek taş=
05;
oluşması oranı greyfurt, domates ve elma suyu içenl=
erde
çok daha yüksektir. (=
American journal of Yunanlı
araştırmacılarda benzer bir sonuca rastlamışlard=
ır.
Düzenli meyve suyu içen çocuklarda kemik erimesi kola
içen çocuklarla aynı boyutta
çıkmıştır. Kemikleri sünger gibi
yumuşacık ve kırılgan olduğu
görülmüştür. (Scandinavian Journal of=
Social Medicine 1997)=
span>
Özellikle elma ve armut suyu yüksek oranda sorbit
(meyve şekeri) içerir. Bu öğütülmesi zor =
olan
madde sindirim sistemi gelişmemiş bebek ve çocuklarda mi=
de
ağrısı, gaz ve kusma gibi etkiler yaratır. Meyve
sularında tuz yoktur. Bu da çok tüketildiğinde tuz-=
su
dengemizi altüst eder. Sonuç kusma, kasılmalar, apathie, bulant gibi
sorunlardır. Çocuklarda
Aşırı meyva suyu tüketimi
gelişim geriliği yaptığını Amerikalı b=
ilim
adamları bulmuşlardır. Çünkü
büyümek için gerekli protein ve yağlar eksik
kalmıştır. (Archives of Pediatrics =
and Adolescent Medicine 1999 ve British Medical Journal 1999)=
span>
Her şeyin fazlası zarardır. Kimseye meyve suyu içmeyin demiyoruz. Ancak her zaman altın kuralı uygulayın. Doğal ve dengeli beslenin. Bir bardak meyve suyunda çok fazla meyvenin ko= nsantresi vardır. Buda aşırı tüketimdir. Bünyemizin kaldırabileceğinden çok iyi olan maddeler de zarara dönüşebilir. Ayrıca meyvenin kendisinde suyunda olmay= an bir çok ekstra artılar da vardır. <= o:p> Fizyoterapist Oğuzhan Söylemez. |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
=
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
=
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Bilmesekte birçoğumuz
radyoaktif gıdalar yiyoruz. Ama kanunen radyoakt=
if
gıda üretmek yasak. Nasıl olabilir demeyin. Gıdaları “kontrol ve ölçüm
“ amaçlı ışınlamak kanunen serbest. Gıdayı <=
span
class=3DSpellE>konservelemek için değil dolum
oranını ölçmek için ışınlamak
serbesttir. Nasılmı? Tam dolu konse=
rve
kutusu yarı doluya göre daha çok gama- yada
röntgen ışını emer. Bu sayede içinin dolu=
luk
oranı ölçülebilir. Gama
ışınlayıcısı olarakta<=
/span>
Americium kullanılır. Americium
da Plutoniyum artıklarından geri
kazanılmış ürün olarak elde edilir. Az miktarlarda ins=
an vucuduna alınması kanunen serbesttir. Anc=
ak
ışınlanmış kaç gıdayı ne kadar
sürede tükettiğimize kimse dikkat etmez. Bu
ışınlama da kontrol aşamasında
kullanıldığı için tüketiciye bildirilmek
zorunda değildir. Nelermi ışınlanabil=
ir? Bu gıdalardaki
virüs, bakteri, mantar, haşereler gibi yabancı
organizmaların çoğalmaması için
yapılmaktadır. Evimizdeki baharatlarda ki bakteriler aynı
hızda çoğalmazlar. Ancak salamın veya konservenin
içinde bu parazitler çok büyük bir hızda
çoğalabilirler. Bununda önüne geçilmesi
gerekmektedir. Ürün, örneğin sucuk gibi,
ışınlanacaksa etikete yazılması gerekir. Ancak
gıda sektörünün avkatları=
span> burda da bir yorumlama yolu bulmuşlardır.
Gıda son tüketiciye satıldığında
içindekiler kısmına yazılmalıdır diye. Ya=
ni
sucuğun içine ışınlanmış baharat koy=
arsa
bunu bildirmek zorunda değil çünkü üretim
aşamasında kullanılan bir üründür. Bundan sonra
alışverişlerinizde radyoaktif gıda almak istemeyenlere
duyurulur. Fizyoterapist =
Oğuzhan Söylemez |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
=
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
=
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Bütün
katkı maddeleri kanunen izin verildiği için
kullanılıyor. Gerçekten de
öylemi??? Gerçekte her katkı
maddesinin kullanıma açılmadan önce, etkilerini ve
kullanım biçimlerini araştırmak o kadar uzun ve
pahalı bir süreçtir ki kimse bunu yapmak istemez. Hü=
;kümetler
ve gıda sektörü dahil. O zaman ne yapmalı ? Çünkü katkı mad=
deleri
olmadan modern gıda sektörü düşünüleme=
z.
Binlerce katkı maddesine (dikkat !) “katkı maddesi
olmayan” isimlendirmesi yapılır ve
sınıflandırılır. Böylece kullanmak iç=
;in
ne izine nede hesap vermeye ihtiyacınız olur.
Çünkü kanunen kullandığınız
“katkı maddeleri” için izin almak
zorundasınız ve kontrol edilirsiniz. &Ccedi=
l;ok
komik ve çok düşündürücü bir arada. =
Evet
bu demek oluyorki gıdalarımıza
üreticiler “katkı maddesi olmayan”
sınıfından bir kimyasalı veya enzimi istediği
ölçüde ve karışımda kullanabilir. Esas il=
ginç
olan noktalardan biride ; daha keşif
edilmemiş enzim ve katkı maddeleri içinde bu izin
geçerlidir. Yani 5 yıl sonra bulunabilecek bir yeni tür
enzimin yasal izni şimdiden vardır. Sağlığa
zararlı olup olmadığına bakılmadan!!!
Avrupa da yasa koy=
ucu
buna izin vermektedir. Türkiye’miz de bu tip kanunlara pek mi
özeniyor acaba. Ya da zaten bu uygulama şu anda var mı?
Örneğin bir üretici reklamlarda
“ hiçbir katkı maddesi
kullanılmamıştır” diyorsa bu ifade kanunen
doğrudur. Çünkü ruhsatlı 300 katkı
maddesinden birini kullanmamıştır. Ama “ katkı
maddesi olmayanlar” grubundan istediğini istediği kadar
kullanmış olabilir. Peki önceden uzun süreli ve ciddi
araştırmalar yapılarak mı ? Bu
üreticinin insafına kalmıştır. İsterse
hiçbir araştırma yapmadan kullanabilir. Bazı fare den=
eyleri
vardır. Ancak bu deneyler saf enzimler üzerine
yapılmaktadır. Yani hazır çorba, jelibon,
kola, sosis, hazır maya gibi yapım aşamasından
geçirilmediği haliyle. Peki 200 derecede
pişirilen pastanın içine konan maya ve unun,yoğurdu=
n ve
diğer katılan maddelerin içindeki “katkı olma=
yan
“ katkı maddelerinin ısıya ve bu ısıda
birbirleriyle olan etkileşimden nasıl bir etki olabileceği
düşünülmemekte midir. Bu
karışımı uzun vadede tüketen kişinin
sağlığı, üstelik kola, hamburger, meyve suyu gibi
diğer gıdalarla mide de karıştıktan sonra ki
halleri, nasıl etkilenir acaba? Kafanız karışabilir a=
ncak
sağlığımızla kazanç için çok
kötü bir oyun oynanmaktadır. Bundan kaçış=
ve
bu oyunun sonu yok gibi gözükmektedir. Modern hayatta
karşılaştığımız bir
çok üründe katkı maddeleri vardır.
Onlarsız üretim mümkün değildir
anlayışı endüstrinin anlayışı haline
gelmiştir. Bu sebeple her gün bünyemize binlerce katkı
maddesi almaktayız. Anlamını bile bilmediğimiz isimle=
rden
endişelenerek doğal olduğunu zannettiğimiz
ürünlere ilgimiz gün geçtikçe artmaktadı=
;r.
Bu karmaşaya biraz olsun açıklık getirmek iç=
in
sizlere bazı katkı maddelerini tanıtmak istiyorum.
Çünkü her katkı maddesi zararlı değildir,=
her
doğal sandığımız üründe zararsız
değildir. Toplumumuzun g=
5;da
tüketim alışkanlıkları son 50 yılda ç=
;ok
değişmiştir. Sloganımız “ kolay, ucuz ve
lezzetli” ve aynı zamanda “doğal-
sağlıklı”. İlk üçünü
karşılamak için sonuncusundan fedaka=
rlık
etmek zorunda kalmışızdır. Zamanın
azaldığı modern toplumlarda yemek çok vakit almamal=
ıdır.
Ülkemizde de giderek artan bir şekilde hazır gıdalar
yaygınlaşmaktadır. Süpermarketler de satılan
ürünlerin %60 büyük gıda üreticileri
tarafından tasarlanmaktadır. Amaç çok satmakt=
5;r.
Bunun için gıda mühendisleri, aroma<=
/span>
(tat) uzmanları, Psikologlar, tasarımcılar var
güçleriyle uğraşmaktadırlar. İşin esas
önemli kısmı ise bu katkı maddelerinin hepsinin
belirtilmek zorunda olmamasıdır! Örneğin sucuk ve
peynirlerde kullanılan anbiotik ve antimiyotikler ( Nisin,=
Natamisin). Üretim aşamasında
üründe kalması (bulaşması) engellenemez az mikta=
rda
kimyasallar ve katkı maddeleri de belirtilmek zorunda değildirl=
er.
İlginç olan ise daha önceleri sınır miktar ola=
rak
belirlenen maksimum gramajların yükseltilmesidir. Önceden
kansere yol açan miktar nedense şimdi zararsız oluvermiş ! Alerjik reaksiyonlar yaratabilenler
ve/veya kanserojenler ;
Fizyoterapist =
Oğuzhan Söylemez |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
=
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
=
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Bünyemize
aldığımız her şeyi mümkün olan en
yüksek derecede parçalarına ayırmamız
gerekmektedir ki faydalanabilelim. Ağzımızdan
aldığımız her şey olduğu gibi
çıkmaz, sindirim sistemimiz düz bir hortum gibi
çalışmaz. Belli bir hızı vardır,
çalışma şekli ve yapabildikleri ve yapamadıkla=
rı
vardır. Bu alma-verme sistemi tüketimin çok olduğu
zamanlarda düzgün çalışamaz hale gelir. Giren
gıdaları sindirmeye ve parçalarına ayırmaya
çalışır. Ancak bünyeye=
kabul
edilişi sırasında sorunlar çıkar
çünkü ihtiyacı olduğundan çok fazla
gıda vardır ve harcayabildiğinden fazlası. Bu
fazlayı depolamak zorundadır. Peki depolama hızından
fazla gıda alındığı zaman ne olur? İşt=
e o
zaman gerçek bir kriz söz konusudur. Bu zamanda toplumumuzun
önemli kısmı hayati bir hata yapmaktadır: çok
fazla yemek yemek. Peki=
span> az
yemek çözüm mü? Dengeli besleni=
rsek
evet. Ama bugünün insanı çok dengesiz
besleniyor. Ve yetersiz gıdadan birde az tüketmek bünyemizi
daha da tehlikeli bir duruma sokar: açlık krizi. Ayrıca di=
7;er
bir sorunda çok fazla karışık yememizdir. Yemekleri
fazla gıda çeşitleriyle karıştırıyor=
uz.
Bu karışım tabakta durduğu gibi güzel
bünyemizde durmamaktadır. Yüzlerce değişik
ürünün birleşiminin nasıl etki
yaptığı şu an tam anlamıyla bilinmemektedir. Anc=
ak
bilindiği kadarıyla iç açıcı
sonuçlar yoktur. Sindirim bünyemizdeki enerji tüketim
sistemlerinin başında gelir. Nasıl olu=
r ,
halbuki biz enerji almak için yeriz. Paradoks var gibi
görünse de sindirimin kendisi vücudu en çok yoran
sistemlerin başında gelir. Almanya’n=
05;n Saarbrücken Üniversitesinden Biyofizik&cc=
edil;i
Dr. Warnke ve Amerikalı fizikçi <=
span
class=3DSpellE>Dr.Reams “insanın toplam enerji
ihtiyacının %50 ni gıdalardan
diğer kalan kısmını ise güneşten
aldığını” keşfetmişlerdir. Bu doğ=
;u
tıbbının da söylediğinin aynısıdı=
r,
“ insan chi/prana<=
/span>
dene bir enerji sisteminden beslenir, ki bu en=
erji
evreni oluşturan enerjinin ta kendisidir.” Gıdalar
yaşamda uyaran görevi gören bir araçtır.
Hastalıkların fiziksel bazı sebebleri=
;
• Çok=
fazla
ve karışık yiyoruz Gıdaları=
mızdaki
sorunları biraz daha açmak istiyorum; 1- Toplu üret=
imlerde
yetiştirilen hayvanların fazlaca tüketilmesi.
Yaratılışlarına uygun olmayan bir biçimde kesim
gününü bekleyen hayvanların depresyona girmeleri
sonucunda salgılanan hormonları bizde almaktayız ve depres=
yona
eğilimimiz artmaktadır. Çabuk büyümeleri ve
hastalanmamaları için doğal olmayan gıdalarla ve
ilaçlarla beslenilen bu hayvanların etinde biriken bu
yabancı kimyasallar aynen bize aktarılmaktadır. 2- Günlük
gıdalarımızla çok fazla yağ tüketmekteyiz
özellikle de hayvansal yağları. Yağlar ağır
metalleri ve kimyasalları çok güzel bir biçimde
saklama özelliğine sahiptir. Bu şekilde hayvani yağla=
rla
o hayvanın maruz kaldığı tüm zehirleri
bünyemize almaktayız. Aynısı bitkiler içinde
söz konusudur. Tarım ilaçlarını unutmamak gere=
kir!! 3- Çok fazla
proteinli yemek yiyoruz. Biz köpekler gibi bazı enzimlere sahip
değiliz ve proteini çözmekte zorlanırız. Bu
proteinler kanımızda asit olarak birikim yapmaktadır ve
atılımı böbreklerimizi gereğinden fazla
zorlamaktadır. Her insan kan grubuna, aktivitesine v.s. göre
değişik oranlarda proteinlere ihtiyaç duyar ki bunlar=
05;n
genelde bitkisel proteinler olması daha uygundur. Dünya vü=
cut
geliştirme şampiyonasına katılmak istemiyorsanız
medyada önerilen dozlarda proteinleri almanızı tavsiye etm=
em.
Çok fazla protein (aminoasit) hücre duvarına yapısmakta ve hücre alışveri=
51;ini
engellemektedir. Sonuç olarak kişi kendini yorgun ve enerjisiz
hissetmekte ve hastalanabilmektedir. 4- Çok fazl=
a unlu
gıdalar tüketmekteyiz. Rafine edilmiş şeker, un ve tu=
z.
Rafine edilmiş tuz (nacl) bu işlem
sırasında doğal bileşiminden koparılmakta ve 5-
Tükettiğimiz gıdalar esensiyel=
, yani
kendi üretemediğimiz maddelerden yoksundur. 6-
Gıdalarımız çok fazla işlemden
geçmiştir. Doğallığından eser kalmayan bu
gıdalarda yaşam enerjisi elde edecek besleyicilik
kalmamıştır. Yemek demek sadece katı madde demek
değildir. Gerçek gıda enformasyon verebilen gıdad=
305;r
yani besler. İnsan enerjik boyutta diğer varlıklardan
düzenli olarak enformasyon alır ve verir. Bu
alışveriş yaşamı boyunca devam eder.
İlaç dediğimiz maddelerde bünyemize girdiği za=
man
bünyemizin ihtiyacı olduğu bilgiyi ileten enerji paketleri=
nden
başka bir şey değillerdir. Nasıl bilgisayar sadece
elektrikle çalışmaz ise , windows denen bilgi paketine ihtiyacı
vardır. Tercüme için tercüme pr=
ogramına
, hesap için hesap makinesi programına
ihtiyacımız vardır. Bu programların bin bir
çeşidi bindir çeşit gıdada mevcuttur. Ancak
endüstriyel üretim esnasında bu programlar bozulmakta ve
bünyemize yaramamaktadır, hatta daha kötüsü t&uu=
ml;m
programı bozabilmektedir. 7- Çok
çeşitli yemekleri aynı anda tüketiyoruz. Bu kadar
çeşit gıdanın ve içindeki onlarda katkı
maddesinin bünyedeki etkileşimi sonucunda neler olabileceği
araştırılmamıştır. Bu çok pahalı
bir işlem olacaktır. O zaman bu olasılığı <=
span
class=3DSpellE>gözardı ederek en ucuz yolu seçen
gıda sektörünün kurbanı olmak istemiyorsak
mümkün olduğunca az işlenmiş, doğal ve az
çeşitli ama dengeli beslenmeliyiz. 8- Kafein
, şeker ve alkol içeren sıvılardan fazlaca
tüketiyoruz. Bünyemize fayda sağlamayan bu maddelerin fazla
oranda alınması birikim yapmakta ve aynı zamanda da
bünyemizden su atmaktadırlar. Su ki yaşamsal derecede
önemlidir. Hiçbir sıvı içecek suyun yerini
tutamaz, ister sporcu ister küçük ister büyük
olun. Bitkisel çaylarda aynı derecede tehlikeli
olabilmektedirler. Eğer bir öğünden sonra kendinizi
yorgun, halsiz ve enerjisiz hissediyorsanız o zaman ne yediğini=
ze
daha çok dikkat etmelisiniz. Gerçek gıda sizi yormayan=
ve
ihtiyacınız olan enerjiyi veren gıdadır. İnsan h=
er
gıdayı aynı anda sindirebilecek şekilde
yaratılmıştır ancak gıdaların
çeşidini azaltmak ve meyve sebze ağırlıklı
beslenmek sağlığı açısından daha
uygundur (prof. Claus
Leitzmann) Bizim hep daha ç=
;ok
yememizi ve içmemizi amaçlayan gıda sektörü,
besleyici özelliği olmayan gıdaları tüketmemizi
ister. İhtiyacı olan besin değerini (enformasyonu) alamaya=
n bünyemiz
hep daha çok talep edecektir.!! Fizyoterapist =
Oğuzhan Söylemez |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
=
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
=
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
İmmun=
span> Sistem Aktivatörleri Savunma sistemimizi
aktife eden her gıda iyimidir. Peki bu g&=
#305;dalar
her kişide eşit derecede iyimidir, yoksa zararı da olabilir
mi. Bunu ispatlayabilecek uzun süreli araştırma
sonuçları yoktur. Şunu yerseniz hepinize çok iyi
gelir, savunma sisteminiz güçlenir diye bir iddia atamayı=
;z. Peki
savunma sistemini sürekli uyaran bu gıdalar her bedende iyi
sonuçlar veriyor mu. Savunma sistemimizin sürekli alarm durumunda
durması iyimidir? Örneğin alerjiler de savunma sisteminin
aşırı uyarılmasından oluşan bir durumdur. <=
span
class=3DGramE>Peki her zaman her kişide iyimidir,
sağlıklımıdır? Şeker
hastalığının tip 1 denen türü de otoimmun sistemin hatalı
çalışmasından kaynaklanır. Romatizmada
da öyle. Romatizmada savunma sistemi eklemlere saldır=
05;r
ve hasar verir. Peki soru şu ; Savunma
sistemimizi sürekli uyaran bazı gıdalar
aldığımızda bu alarm durumu uzun vadede sistemin kendi
kendine de saldırmasını ve hatalı
çalışmasına yol açabilir mi ? Cevap
; bilinmiyor,
yeterli araştırma yok. O halde neden süper
sağlıklı bir şeymiş gibi gösteriliyor. =
( American Journal of Clinical Ayrıca her za=
manki
gibi kanunun yoruma dayalı olmasından faydalanarak şö=
yle
ifadeler kullanılabilir ; savunma sistemi=
ni
destekleyici, bünyeyi güçlendirmede yardımcı,
savunma sistemini dengeleyici gibi. Şunu da unutmamak gerekir, Savun=
ma
sistemi bir çok bölümden
oluşur. Bir sistem aşıldığı zaman ve hasar
oluşursa daha güçlü bir sistem devreye girer.
Sonuçta iyileşme oluncaya yada
savaş kaybedilinceye kadar. Savaş kazanılırsa kiş=
;i
kendini iyi hisseder, bünye güçlü
gözükür. Bünyede
birçok salgı dolaşır ve en yüksek alarm durumu
olur. Sonuç aldatıcıdır. Ancak iyileşme olarakta yorumlanabilir !! Ancak
sistem yara almıştır. Bu durum suni olarak sürekli ve
düzenli olarak oluşturulduğu zaman ne olacağın=
305;
bilen kimse yoktur. Bu ürünleri genelde savunma sistemi zay=
5;f
kişiler tükettiği bir geçektir. Savunma
sistemi zayıf kişilerin bağırsaklarından
yabancı organizmaların kana ve iç organlara
bulaşabileceğinin de bir gerçek olduğunu biliyor
muydunuz. Özellikle (üretici açıklamalar=
5;na
göre) bu yabancı bakterilerin salgı bezlerine
yapışabileceğini biliyormuydunuz. Bu
demek oluyor ki , eğer önleyemezseni=
z,
tüm vücudunuzu ( iç organlarınızı ve
akciğerlerinizi) sarabilecek bir enfeksiyon ile karşıkarşıyasınız.
(Deutsche Molkerei Zeitung 1997 )=
Probiyotikler İ=
;mmun
aktivatörleridir ve bizi korumazlar
. Sadece bizim savunma sistemimizi alarm durumuna sokup bizim
kendimizi belli bir süre daha güçlü
savunmamızı sağlarlar. Ama aynı etkiyi meditasyonla
bile sağlayabilirsiniz. Yine sağlığından endi=
51;eli
hale getirilen toplum mucize ürünmüş gibi bu
ürünleri almaya başlar. Sonuç milya=
rlarca
dolar kazanç sağlatan Sahte düş=
ünce
; • Probiyotikler sindirim sistemini düzenler ve
yardımcı olurlar. Fizyoterapist =
Oğuzhan Söylemez |