Kapuz başına gittiğimizde ordan abu hayatı bulmayı istedim ve bulacağımı düşümdüm birazda sezergibi oldum. Bazı su damlarlını yaladım (olay söyle oldu bunları dünürken , nasıl bulacağım derken derde elmas gibi parlayan bir şeyi gördüm. Eğildim almaya çalıştım. Ufak bir çakıl taşının üzerine bulaşmış bir su damlasıydı parlayan) su damlasının ıslattığı parmağımı yaladım.  Epeyce sonra bunları unutmuştum saat 4 gibi ot toplamak için karşı yamaçlara çıktık. Hacı hoca arkadan gliyordu. Sonra bana yılan pancarını gösterdi.  Bitkiye biz kopek üzümü deriz. Zehirli olduğunu biliyordum. Saşırdım nasıl bu bitkinin yemeği yenir diye. Yaprağının ucundan biraz koparıp, tadına bakıyım dedim. Önceleri hiçbirşey hissetmedim 5-10 saniye sonra dilim acımaya başladı. Tükürdüm. Meğer bitki zehirliymiş. Dilimin acısı arttı. İr ara korktum. Bereket bir dut ağacı gördüm. Yabanı ufa meyveli bir dut ağacıydı. Onun dutlarını yeyince ağzımın acılığı azaldı. 15 saat geçti ama hala dilimde etkisini hissediyorum. Neyse bugün Pazar öğle vaktinde şu bitkiyi araştırayım dedim. Aşağıdaki sitede ölümsüzlük otundan bahsedildiğini görünce şaşırdım. Şu kanıya vardım bu ot bu konuyla ilgili.

 

 

Hekimlerin piri Lokman Hekim.
Ölümün ilacının olabileceğini, Kainatı yaratanın, ölümü var eden Mevla’nın şifasını da yarattığına inanarak çevresindeki bütün otları ve bitkileri araştırıp onun üzerinde deneme yanılma yöntemi ile hastalıkların ilacını yapmaya çalışır; Rivayete göre bir bahar günü Misis çevresinde çayırlık bir yamaca dinlenmek için uzanır. Hemen yan tarafındaki otlar arasında bir kıpırtının olduğunun farkına varır. Sessizce sesin geldiği tarafa baktığında birkaç tane farenin ölü bir fareyi güneşe çıkardıklarını görür ve fareler seyre dalar. Fareler ölü fareyi güneşe yatırırlar. Farelerden biri hemen yakında bulunan bir ottan bir parça koparıp, Ölü farenin burnuna sürer. Otun burnuna sürülmesi ile fare canlanır, Lokman Hekim’in dikkatleri bu ota yönelir. Ölümün ilacını bulduğunu düşünür ve gidip o otu tespit eder, bir kaç yaprak koparıp torbasına koyar. Heyecandan haykırarak; Ölümün ilacını buldum, artık insanları öldürmeyeceğim der. Bu arada bir tufan, bir fırtına çıkar fırtınanın durduğunda Lokman Hekimin o güne kadar hazırladığı bütün ilaçların ve aldığı notların tamamının Ceyhan nehrine karıştığı ve Lokman Hekimin ilminin elinden alındığı rivayet edilir.
Yöre insanı zaten Lokman Hekim gibidir. Her türlü bitkinin yetiştiği Osmaniye ve çevresinde bu bitkilerden, nebattan gerek gıda gerekse ilaçlar yapmak sureti ile yararlanıldığını görmek mümkündür. Öksürüğe karşı, yeni dünya ağacının çiçeği, Gribe karşı kekik çayı, sarılığa karşı pekmez, Zatüreye karşı balın ilaç olarak kullanıldığı gibi.

Bazı otlarda vardır ki çiğ olarak yendiğinde zehir ihtiva etmektedir. Tirşik pancarı da çiğ yendiği zaman zehir ihtiva ettiğinden dolayı Çukurova’nın bazı yerlerinde adına zehirle eş anlamlı olarak kullanılan yılan otu yılan dili gibi adlarla anılmaktadır. Zehir özelliğinden dolayı pancar otuna ne insanlar, nede diğer canlılar el vurmazlar, çünkü yememden de zarar veren bir bitkidir. Suyu elinize değse elinizi tahriş etmektedir.
Yöre insanı bu zehirli otu şifa haline getirmiş yıllarca yemek olarak kullanmaktadır. Pancarı kökünden sökerek, temizledikten sonra tütün kıyar gibi kıyıp, mayalayarak bir çorba yapmaktadır. Bu çorbanın adına da “Tirşik” demektedir. Tirşik yaygın olarak Osmaniye ve köylerinde kullanılmaktadır. Tirşiği güzel yapan tecrübeli Türk kadınları en güzel tirşiğin Andırın Kastal, ‘Ceyhan ırmağı vadisi, Domuzlu dağlarında yetişen çalı pancarından yapıldığını söylüyorlar.

Yapılışı Zehirin yemek haline getirilişi, ince kıyılmış pancar iyice yıkandıktan sonra yaklaşık 70 derece sıcaklıktaki su ile karıştırılmış yoğurt ve karışıma ilave edilmiş döğme ile kıyılmış pancar iyice karıştırılarak, karşımın üzeri kepekli un ile hava almayacak şekilde sıvanarak sıcak bir ortamda akşamdan mayalanmaya bırakılmaktadır. Sabah yüzündeki un örtüsü alınarak ocağa pişmeye bırakılır. Yaklaşık 1 saat kaynadıktan sonra sarımsak ilave edilerek zehir şifa haline getirilir.
Kasım ile mart ayı arasında yetişen tirşik pancarı iyi bir şifa kaynağıdır. Özellikle aç karnına yendiğinde bağırsak parazitlerine ve gastirit’e iyi geldiği söylenmektedir. Şifasının yanında özellikle Çukurova’nın ekilebilir alanlarında yetiştiğinden dolayı ekin tarlalarına zarar vermektedir. Ekin tarlalarında yetişen pancarın tirşiği de iyi olmamaktadır.

 

 

 

TİRŞİK DESTANI
 

Osmaniye, Andırın, Kadirli Düziçi, Ellek ve çevresinde bilinen tirşik yemeği bir çeşit zehirli bitkiden yapılır. Bitkinin adı bu çevrede pancar olarak bilinir. Tirşik pancarı da denir. Başka yerlerde adına, yılan pancarı, yılan burçalağı, ayı kulağı da denir. İki tip olur. Çalı ve kayalık yerlerde yetişen çeşidi büyük yapraklı olur. Tarlada, ekin aralarında, düz ovada yetişen çeşidi ise küçük yapraklıdır. Taze iken yapılarak pişirilir. Yapraklar sertleşir ve ortasından mor renkli çiçeği çıktıktan sonra yapılırsa kesinlikle zehirler. Tehlikelidir. Ama taze iken yapılırsa tehlikeli değildir. Yapraklar tütün kıyımından biraz kaba kıyılır. Büyük bir kazan (1) içine konur. Üzerine yoğurt veya ayran, sıcak su, nohut, dövme (2) ve tuz ilave edilir. Üzeri un ile kaplanır. Ağzı kapatılır. Kabın altı, üstü ve çevresi kalın bez, kilim gibi kalın dokumalarla sarılarak içindeki suyun sıcaklığı muhafaza edilir. Bu işlem akşam yapılır. Sabah ağzı açılıp bakıldığında ekşimiş ve köpürmüş olması gerekir. İyi ekşimesi için bu işi yapanın hamarat biri olması gerekir. Onun giydiği ceket, gömlek gibi çamaşırdan da birini bu kabın üzerine koyarlar. Eşkimiş olan bu karışımı saatlerce kaynatırlar. Ağza alındığında dilimizin ve boğazımızın gıdıklanmaması gerekir. Yapraklarının iyice piştiği anlaşılmalıdır. Bu işlemi bilmeyen bir kişi bu yemeği yapmamalıdır. Karadenizli’nin birisi, Rus işgali sırasında köylerinde yiyecek kıtlığı başlayınca, “Adana’da askerlik yapmıştım, orada bu bitkinin yemeğini yerlerdi. Biz de yapıp yiyelim” diyerek yapar. Bütün ailesi zehirlenip ölür. Öğretmenlik yaptığım köy halkı bana bunu anlatmıştı.
Aslen Andırın ilçesi doğumlu olup Osmaniye’de yaşayan öğretmen İsmail Temel bu yemeği çok sevdiği için aşağıdaki destanı yazmıştır.
 


Pancarın vatanı Tırıl,
Topluyollar harıl harıl,
Yüze güler pırıl pırıl,
Andırın doktoru geldi.

Kastal’da olur iyisi,
Kötü değil hiç birisi.
Tablacıdan gelir sesi,
Andırın doktoru geldi.
Bulgur pilavı olacak,
Tirşik tabağa dolacak.
Yufka yanında gelecek,
Andırın doktoru geldi.

İlaç niyetine alın,
Yan etkisi yoktur bilin.
Pancar geldi, yüze gülün,
Andırın doktoru geldi.

İsmail, tirşiği övüyor.
Yiyen sağlıklı oluyor.
Hastalar pancar geliyor,
Andırın doktoru geldi.

 


 

Kelimeler
1- Kazan : Tencerenin büyüğü.
2- Dövme : Kabuğu değirmende soyulmuş buğday.

Kaynak: http://www.ellekkasabasi.com/site/index.php

 

 

 

Unutulmuş Halk Yemeklerinden Yedi Tarif

 

 

       

         Yılan Pancarı                                         

        (Tırsık Pancarı-Gavur Pancarı)

Bölge: Osmaniye-Bahçe. Anonim

Malzemeler: 1 demet yılanotu • 1 fincan nohut • 1 çay bardagı yarma bugday2 litre su • 150 gr. kepekli un • Göz kararı tuz • Yag: Mahalli pisiriminde yag kullanılmaz, ancak isteyen – ölçüsüne kendine göre ayarlayarak – kullanabilir.

Yapılışı: Suyu bir tencereye koyalım. Elimizi yakacak ısıya getirelim (kaynamasın).Ocağı kapatıp, buğday ve nohutu suya atalım.Yılanotunu tütün gibi ince ince kıyıp, suyun üstüne bırakalım. Sonra elimizdeki kepekli unu yılanotlarının üzerine serpiştirelim. Ama dökerken, oturduğumuz yere göre mahalle,köy veya çevremizden tanıdığınız yedi gamsız kişinin (kadın veya erkek) adını saymayı unutmayalım. Sayarken de unu serpistirmeye devam edelim... Sonra tencerenin....Yazının Devamı İçin...

         Sac Kavurma 

 Bölge: Araban-Gaziantep

Malzemeler: Gürbüz bir koç.

Yapılışı: Bu yiyecek, genellikle kurbandan kurbana yapılır. Kurban etini tümüyle – tepeden tırnağa – kemikten ayırdıktan sonra, et – hiç kopartılmadan – ince bir
şerit halinde kesilir. Ortalama bir koç’tan 25-35 metrelik bir et şeridi çıkarılabilir.

    Hazır olan et şeridi, çapı üç metre olan bir saç üstüne ya da halle kazanı (buğday haşlama kazanı) içine pişirilmek üzere konulur.

  Bahçede, şeritlerin bozulmamasına özen gösterilerek odun ateşinde pişirilir.Et pişerken yeterince tuz ekilmelidir.İstenirse üstüne; zahter (kekik) ve pul biber ekilebilir. Kuru soğan ve buz gibi su ya da ayran eşliğinde yenilmesi önerilir..Yazının Devamı İçin...

           Toptopik

 Bölge: Elazığ Palu

Malzemeler: : • 2 bardak su,

1 litre haslama için su • 1, 5 bardak ince bulgur,• Yeterince tuz, • Kışın 3 adet (100 gr.’lık) Kurut Yazın 1/2 kg. yoğurt,• 100 gr. tereyağı,• 30 gr. pul biber,• 5 diş sarmısak.

 

Yapılışı: : Tencerede suyu kaynatalım. Tuzunu koyup ve sıcak suda erimesini bekleyelim. Bulguru sıcak suya koyalım. Ve ocağı kapatarak, bulguru yaklaşık otuz dakika sıcak suda şişmeye bırakalım.

Bulgurun demlenmesi bitince, onu orta büyüklükte bir leğene boşaltıp, yoğurmak için hazırlanalım. Küçük bir kapta eller için bir su bulundurulmalı. Yaklaşık otuz dakika yoğuralım. Bulgur, leğene yapışacak kıvama geldiğinde, toptopik yuvarlamaya başlanabilir.Toptopik, yuvarlak ve yassı olmak üzere …Yazının Devamı İçin...  

           Ugut

Bölge: Sivas Divriği, Zara, Şarkışla, Kangal.Kısmen Orta Anadolu ve Doğu Anadolu’da da yapılır. Genellikle Türkmen köylerindeyapıldığı bilinir.Malzemeler: 5 kilo Sivas’ın zerin buğdayı.Yapılışı: Bugdayı güzelce yıkayalım. Sonra delikli bir bez veya telisçuvalının içerisine koyalım. Çuvalımızı ılık, uygun bir yere asıp, sele yapar gibibırakalım. Yaklasık on gün sulayalım. Suyu normal vermek gerekir, çünkü çok verirsekbugdaylar çürümeye baslar. Çiçek sular gibi, sadece nemlendirmek amacıyla suyunuvermeliyiz. Zamanla bugdaylar zillenecek (filizlenecek). Ancak bu zillenme 1-2 santimi geçmemeli. Eger geçerse ugut olmaz. On gün sonra bugdayları bir tahta tekneye (hamur teknesi gibi) veya genis bir legene koyup iyicene bir tokmakla, üzerlerine vurarak ezecegiz. Bugdayın her ezilisinde suyunu bir kaba süzüp, yredeki suya gendimeleri koyup...Yazının Devamı İçin...

Kaynak: http://www.yemekvekultur.com/yazi.aspx?id=211

 

 

 

yılan pancarı
gövdede oluşan şişleri iyileştirmek için üstüne konulan bir ot (kayseri)

Kaynak:  http://www.hekimce.com/index.php?tkelime=g%F6vdede

 

 

Boğaz Ağrısı: Boğaz ağrılarında yılan pancarı ve gavur pancarı denilen bitki haşlanarak boğaza sarılır.

Kaynak: http://www.arslantaskoyu.com/?git=arskc_16 

 

 

Sedef için İçindekiler: Gavur pancarı kökü ve asitsiz saf zeytin yağı Kullanım Şekli: Problemli bölge temizlenir Merhem sürülür. ...

Kaynak: www.cehago.com/frm/archive/cilt-maskeleri-t7976.html

 

 

GAVUR PANCARI KÖKÜ MERHEMİ
Sedef için
İçindekiler: Gavur pancarı kökü ve asitsiz saf zeytin yağı
Kullanım Şekli: Problemli bölge temizlenir Merhem sürülür. Günde 1 veya 2 kez tekrarlanır.

Kaynak: http://berraka.blogcu.com/3141023

 

Sedef hastalığı konusunda bitkisel çözüm (mutlu kedi)

Halk içinde "gavur pancarı " olarak da bilinen yılanyastığı nın yumrulu kökleri un haline getirilip yağda kavurulup, sedef hastası olan kişiye önce duş aldırılıp ardından macun halinde vücuda sürülerek sadece bir gün bekletildikten sonra vücutta sedef hastalığından eser kalmadığı belirtilmiş.

Kaynak: http://anlamliyasam.azbuz.com/readArticle.jsp?objectID=5000000005171388